Selanik Gezim

Merhaba !!!
Yine bir hasbihâl günü olsun mu? Bugün .. !! Ben yazayım siz okuyun aradada bir cevap verin . Ben
-nasılsınız? …
diye sorayım siz :
-iyiyim
deyin . Ama öyle alışkanlıktan değil gerçekten iyi olup iyiyim deyin . İyi olamama ihtimalimizde var tabi ama hep bu soruya en kötü anımız olsa bile iyiyim deriz değil mi ? Maalesef öyle ama siz yine iyi olun iyiliklerle güzelliklerde buluşalım . …..
Gelelim Yurt dışı gezi notlarımıza, hikayelerimize en son nereye gidiyorduk ? Yunanistan’a değil mi? Hatırlayanlar el kaldırsın . Hatırlamayanlarda bir önceki yazılarımı karıştırsın okusun bakalım . … bu arada burda gülmek serbes , tebessüm de olur .
Bizim deyimimizle İpsala Yunan vatandaşlarının değimiyle Kipi gümrük kapısından ülkeye giriş yaptık .. Nereye gidelim ? Bizim için Yunanistan’ın en önemli şehri Atatürk’ün doğduğu şehir Selanik bende ilk önce Selanik’ten bahsetmek istiyordum zaten aranızdanda aynı istek geldi . O zaman gönül rahatlığıyla önce Selanik yolculuğuna çıkalım .
Egnatia Edes Otoyolu üzerinden Dedeağaç Gümülcine Iskeçe ve Kavalayı daha sonra uğramak düşüncesiyle geçiyoruz Tabi bi kahve veya yemek molası vermeyeceksek. Açıkcası eğer yanımıza yiyecek bir şey almadıysak Selanik’e kadar durmadan geçmemiz mümkün değil yaklaşık 7-8 saat sürecek bir yolculuk var ve şehirlere girmeden sadece ihtiyaç molası verebiliriz. Önceki yazımda da anlattığım gibi Selanik çıkışına kadar otoyolda Türkiye’de olduğu gibi restoran veya mola yerleri yok dolayısıyla mutlaka bir şehir seçip girmemiz şart . Açıkcası en ideal Dedeağaç’a ( Alexandrapoli )şehir içinde bir yemek molası vermek mantıklı olabilir ki !! Bir sonraki yemek saati Selanik’te olsun .aşağı yukarı keyifli bir akşam yemeği için midemiz hazır olur değil mi ama biraz acıkmak lazım . .. Benim önerim yola devam edeceğimiz çok vakit kaybetmemek için Makri köyü olacak Alexandrapoli ikinci çıkışından çıkıp Makri köyüne doğru ilerliyoruz ve orda bir yemek molası veriyoruz . Makri köyü Dedeağaç’ın en sevdiğim köyü Şöyle limana doğru gidince Otopark sorunu yaşamadan rahat rahat yemeğimizi yiyebileceğimiz bir iki restoran var tam geleneksel Yunan mutfağı keşfi olur ……..
…….
Hem hafif hem doğurucu bir şeyler yedikten sonra yine düştük yollara Amaaan bende neredeyse “ az gittik uz gittik ..” e bağlayacağım . Otoyolda sakin sakin hız yapmadan her şehir çıkışında ödemelerimizi yaparak Selanik sınırlarına geldik . Bu arada yanınızda bozuk Euroları bulundurmakta fayda var otomobil için ücretler 1,20 € 1’90 € arası değişiklik gösteriyor.
SELANİK !!! Hep o Atatürk’ün hayatını dinlerken okurken duyduğumuz o güzel şehir .. şimdilerde en çok savaş sonrası mübadillerin yaşadığı şehir kime sorsan ; bir …Türkiye bir Anadolu hikayesi ile karşılaşıyorsun öyle hafif buruk bir halle Anadolu’dan göçtüklerini anlatıyorlar, ama çok sıcak samimi davrandıklarını söyleyebilirim . Selanik: kıyılarından bakınca İzmir’i andıran O güzel şehir ne çok kalabalık ne çok sakin ama keyifli kendinizi hiç yabancı gibi hissetmiyorsunuz .. bir çok uygarlığa şahitlik etmiş .. lüksten uzak ama konforlu , tarihin acı tatlı zamanlarına ev sahipliği yapmış güzel şehir . İsmini aldığı Büyük İskender’in kız kardeşi Thesaloniki prensesten adını almış , Aşkmı yoksa güçmü konusuna örnek evliliklerden biri daha Kassandros’un Makedonya tahtına hak idda etmek için yapmış olduğu bir evlilik . Şehrin adı prensesin adıyla anılıp Thesaloniki olmuş . Biz ne yapalım ?? şöyle caddelerde dolaşıp Ladadika ‘da lezzet şöleni yaratan restoranları keşfedin diyebilirim .. Bizim daha doğrusu Türk vatandaşlarının en kıymetli yeri Atatürkün doğduğu ev hemen hemen her gittiğimde ziyaret etmekten kendimi alamıyorum içerisi öyle çok eşya içeren bir dekora sahip değil Topkapı sarayı ve Dolmabahçe sarayından seçilen eşyalar sergileniyor … ama Atatürk ve annesi Zübeyde hanım’ın balmumundan yapılmış heykelleri çok gerçekmiş hissi yaratıyor karşılarında yada yanlarında olmak hissini anlatacak kelime bulamıyorum öyle söyleyeyim. Bahçede Atatürk ‘ün babası Ali Rıza Efendi tarafından dikilmiş olan Nar ağacı buraya gelen ziyaretçilerin ayrı bir ilgisini çekiyor . Burada bu ağacın altında geçirdiği çocukluk günlerini düşünmeden geçeçemiyorsunuz .. …. aslında bu evin müze haline dönüştürülmesi çok uzun bir zaman almış desek doğru olur sanıyorum. Cumhuriyetin 10. Yıl dönümünde Selanik Belediyesi Türk -Yunan dostluğunun bir göstergesi ve Balkan Konferansı anısına , yapının sokağa açılan çift kanatlı kapısının sağ köşesine Atatürk ‘ün bu evde doğduğunu ifade eden bir mermer plaka yerleştirilmesine ve Yunanca dışında Türkçe ve Fransızca tercümelerinin yazılmasına karar vermesiyle başlayan bir süreç . Bu plaka 4 kasım 1933 ‘te Yunanistan’ın ileri gelenleri ve Türkiyenin Atina Büyükelçisinin katıldığı bir törenle yerleştiriliyor . Daha sonra Selanik Belediyesi tarafından Atatürk’e hediye edilmek üzere; ev satın alınıp 19 Şubat 1937 de Türkiyenin Selanik başkonsolosluğuna teslim ediliyor . 1940 yılında evin yenilenmesi için başlatılan çalışmalar ikinci Dünya savaşı ve Alman işgali sonrasında ancak 1950 yılında tamamlanabiliyor . Sonraki süreçte Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın desteği ile Prof Dr Enver Ziya Karal ve eşi Fatma Karal’ın katkılarıyla Atatürkün ölümünün 15 . Yıldönümü olan 10 Kasım 1953 tarihinde Atatürk Evi ziyarete açılıyor . Yani tam 20 yıl . Atatürk Evinin ziyarete açılma tarihi Atatürk ‘ün naaşının Ankara Etnoğrafya Müzesinden Anıtkabire taşındığı günle aynı tarihe denk gelmesi tesadüf olabilir mi ? Sanmıyorum .. !! 2012 yılında yeniden restorasyona alınan bu ev bir süre daha doğrusu Selanik’in Yunanistan hükümetine geçtiği dönemde Türkiye ve Yunanistan hükümeti anlaşması gereği yunan hükümetine bırakılmış . Bir süre sonra bir Yunan ailesine satın almış . Tabii kendilerine göre biraz değişiklik dekorasyon yapmışlar demek doğru olur ki !! …kaynaklarda Yunan ailesine ait olan dekor ve eşyalar kaldırılıp modern bir müze haline getirildiğinden bahsediyor. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu ile aynı alanı içerisinde olan bu eve Türkiye sınırları olmasada Türkiye Cumhuriyeti toprağı sayılıyor . Her Türk vatandaşı açısından çok değerli olan bu toprak ve ev benim içinde çok değerli . Her gidişimde ziyaret etme isteği uyandırıyor. Müzeyi ziyaret etmek ücretsiz açıkcası ilk gittiğimde sadece Türk vatandaşları için uygulanıyor zannedip kendimi ayrıcalıklı hissetmiştim “gülmeyin “ ama yok yok gülün bence bende hatırladıkça kendime gülüyorum . Bu müzeye vatandaşlığınız hangi ülke olursa olsun herkesin ziyareti ücretsiz .
Selanik için beni en sevdiğim ikinci yeri Anapoli yerel halk yukarı şehir şeklinde adlandırmış Selanik’in eski merkezi …. Tam bir eski Türk mahallesi cumbalı ahşap çerçeveli evler . Bizans surları kalıntıları arasında bir yerleşim yeri Safranbolu evlerini andıran yapılar Surların büyük bir kısmı sapasağlam bu arada görkemli bir kale içi görüntüsü var diyebilirim . Özellikle surların bitiş noktası kulenin bulunduğu kısım muhteşem bir Selanik manzarasına hakim gün batışı ve fotoğraf tutkunlarının çok keyif alacağı bir nokta.
Birazda Rotundadan bahsedeyim … ismi tamamen dairesel yapısından geliyor MS 300 lü yıllarda yaıldığı tahmin ediliyor . Büyük yarım daire şeklinde kubbe tavanı olan Tapınakta ayrıca dört kubbe daha mevcut sekiz tanede küçük kubbelerle minik tapınakları andıran günüzde müze sanat merkezi olarak kullanılan bu görkemli bina bir süre cami olarak ta kullanılmış o görkemli yapıdan bağımsız bir minare ve bahçe içerisinde dairesel çeşme sonradan eklenmiş hissini veriyor .. yüksek kaliteli mozaikler yüzyıllarca kendini korumuş diyebilirim . Yeni hristiyanlık dönemine ait bu tapınağa turistlerin çok ilgi gösterdiği aşikâr .
Beyaz kuleyide geçmiyelim yada kanlı kulemi desem Sahil boyunca yürüyüş rotası üzerinde veya şehrin yüksek noktalarından çok net görünen kule sapasağlam duruyor… 15. yüzyıl civarında Osmanlı İmparatorluğu askerlerinin Selanik’i fethi sonrası Bizans surları üstüne yapılmış görkemli bir yapı Aslan kulesi olarak anılırken 17. Yüzyılda Kalamarya Kulesi olarak biliniyor …Bir süre garnizon daha Hapishane olarak kullanılmış ve bu sürede Kan Kulesi Kanlı Kule gibi isimlerle anılmış .. limanı ve kıyı şeridi savunması amacıyla kale görevi görmüş .şöyle baktığınızda ; Atalarımızdan kalma bir iz diye koltuklarınız kabarmıyor değil .. zindan olarak kullanıldığını düşünürsek neden kanlı kule olarakta adlandırıldığını tahmin etmek güç değil . O zamanda ne çok hüzüne acıya tanıklık etmiş diye düşünüyor insan . Belki sadece ben düşünüyorum bilemem. Binaların ruhları varmı diye düşünürüm bazen ne çok mutluluğa , acıya , hüzne tanık oluyorlar yada iyikide yok mu desem ..
Bu kadar gezdikten sonra Ladadika ‘ya gidip … Selanik’in tavernalarında müzik eşliğinde yerel lezzetlerin keyfine varabilirsiniz … birde Mikel’de bir Frappe içmeyi unutmayın ..
Daha çok şey anlatılabilir ama bence birazda sizin keşiflerinize fırsat vereyim … belki sizde yazıma keşif hikayelerinizi ekleyebilirsiniz …
Yorum Yazın